24 Mart 2014 Pazartesi

70'ler Türkiye'sine cesur bir bakış! "Zengin Mutfağı"


Son dönemlerde ödenekli tiyatroların muhafazakarlaştığı ve sanatın doğasında olan muhalif ruhun yerini git gide iktidarın eksenine bıraktığı konuşulur oldu. Birbiri ardını kovalayan sansür kararları ve Devlet Tiyatroları'nın üzerinde gezen kara bulutlara rağmen sözü ve meselesiyle cesur ve çarpıcı oyunlar (çok şükür ki) yine de sahnelenmeye devam ediyor.

İktidar partisinin etkisi altına girdiği sıkça dillendirilen İstanbul Şehir Tiyatroları da tüm bu söylemleri yalanlarcasına sosyalist ve hümanist dokunuşu güçlü, kişilikli oyunlar sahnelemekten geri kalmıyor.Geçtiğimiz yıllarda sahnelenen  Günlük Müstehcen Sırlar, Rosenbergler Ölmemeli, Dar Ayakkabıyla Yaşamak gibi kapitalist düzene meydan okuyan, önce insan diyen oyunlara geçen yıl bir yenisi daha eklendi; Zengin Mutfağı.

Türk Tiyatro yazınının usta ismi Vasıf Öngören imzalı Zengin Mutfağı, 12 Mart'ın kıskacında kıvranan Türk siyasi ve toplumsal yaşamını zengin bir evin mutfağından sosyalist bir bakışlar gözlemliyor.

ABD ve Avrupa'da meydana gelen her gelişme gibi sendikal eylemler, grevler ve McCarthycilik benzeri devlet terörünün de gecikmeli olarak ülkemizde görüldüğü yıllar olan Yetmişlerin başında İstanbul ve Kocaeli'yi sarsan işçi eylemleri ile başlayıp siyasi kamplaşma ve faşizmin ülkeyi nasıl 12 Eylül'e götürdüğünün mizah soslu bir tasvirini yapıyor oyun.

Evin aşçısı Lütfü Usta'nın tam olarak hikayenin ve siyasi çatışmanın orta noktasında yani izleyicinin yerinde konumlanması anlatımı oldukça güçlü kılıyor. Halkı ısırıp duran ve "gerçekten hayvan olan" sermayenin köpekleriyle git gide sermayenin köpeği olanlar tüm çıplaklığıyla sergileniyor, Lütfü Usta ve dolayısıyla izleyicinin gözü önüne. Yer yer tarafgirliği ve mesaj kaygısı fazlaca ön plana çıksa da  meselesini her yönden ustalıklı bir biçimde ele alıyor oyun.

Önceleri "gahrolsun gomünisler" mottosunda iken köpekleri ve köpekleşenleri gördükçe uyanışa geçip "insan kime hizmet ettiğini bilmeli" diye sorgulama haline geçen de yine merkez karakter ya da oyunun ana hedefindeki izleyiciyle özleştirilen Lütfü Usta oluyor.

Ülkemizin en karanlık dönemlerinin başlangıcına ışık tutan Zengin Mutfağı reji, dramaturgi ve dekor bakımında oldukça başarılı bir yapım. Yazar Vasıf Öngeren'in kızı Aslı Öngeren babasının mirasını başarıyla sahnelemiş. Yine Aslı Öngören tarafından yazılan şarkı sözleri de müzikal karakterli bir çok oyunda karşımıza çıkan zorlama eserlerin çok ötesinde olmuş.

3 yıl önce yine Şehir Tiyatroları'nda sahnelenen Marat/Sade'da Marquis de Sade rolünde büyük hayranlığımızı kazanan Murat Garipağaoğlu Lütfü Usta rolüyle bıraktığı yerin çok ötesine çıkıyor. Sadizme adını veren Fransız asilzade Marquis de Sade'dan Egeli pehlivan eskisi, babacan Lütfü Usta'ya varan karakter yelpazesi ve başarısı hayranlık uyandırıcı.

Murat Garipağaoğlu'nun biraz gölgesinde kalmış gibi olsalar da genç oyuncu Irmak Örnek, genç oyunculuktan kıdemliye geçişlerini büyük beğeniyle takip ettiğim Ali Mert Yavuzcan ve Ozan Gözel'in de performansları da oldukça iyiydi.

Zengin Mutfağı 2 saati aşan süresine rağmen bir an olsun bile bunaltıp, yormayan bir oyun. Gerçekçi bir anlatımı mizahla harmanlamayı bilmesi bu başarısının temel unsuru. 80'li yıllarda Şener Şen'in başrolünde olduğu bir kadroyla beyaz perdeye de uyarlanan eserle türdeş sayılabilecek eserlerin pek de uzun sürmeyen sahne ömürleri dikkate alındığında bir an önce gidip izlemenizde fayda var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder