9 Şubat 2014 Pazar

İSTDT'den yaşama ve insana dair bir oyun: YAŞAMAK DENEN BU ZAHMETLİ İŞ


1943-1999 yılları arasındaki 56 yıllık yaşamına 50'yi aşkın drama sığdırmış bir isim Hanoch Levin. Kendi kuşağının en dikkat çekici isimlerinden olan Polonya doğumlu İsrailli yazar yapıtlarında daha çok yaşam ve ölüm gibi temel insani ve varoluşsal sorunları ele almasıyla tanınır. İsrail tiyatro izleyicisi için Levin ile büyümüşlerdir demek abartılı olmasa da yazarın İsrail dışında da yankı bulmuş eserlerinin sayısı ancak bir elin parmakları kadardır. Levin varoluşçu bir yaklaşımla İsrail toplumunu, aile müessesesini ve politik meseleleri eleştirirken hayat verdiği "arızalı" karakterler ile de gülümsetmeyi başarmıştır.

50'yi aşkın eser vermiş sanatçının Türkiye'deki ana akım tiyatrolar ile buluşması ilk olarak bu sezon İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen "Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş" ile oldu. Orjinal adı The Labor of Life (Yaşam Mücadelesi) olan oyun 50'li yaşların başlangıcında, ölüme her gün biraz daha yaklaştıklarının bilincinde olan bir çiftin kendileri ve birbirleriyle giriştikleri hesaplaşmaya odaklanıyor.

Saat gece yarısını çoktan geçmiştir, bir yandan banyodaki musluktan gelen sinir bozucu damlama sesi bir yandan da bölünen hatta bir türlü gelmek bilmeyen uykusuyla mücadele halindedir 50'sini aşmış, 30 yıllık bir evliliğin bıkkınlığı içindeki Yona. Yatağın diğer tarafında karısı Leviva olanca derinliğiyle uykunun keyfini sürmekte ve Yona'nın tabiriyle İsviçre'de kayak yapma üzerine kurulu rüyalardadır. Su sesi ya da uyuyamamaktan daha büyük sorunu vardır Yona'nın, belki de ilk iki sorununun da nedeni olan; evliliğinin, yıllardır bir kişiye adanmış yaşamın vermiş olduğu bıkkınlık. Yona'nın kendisiyle olan dertleşmesi ile başlayan açılış sekansı "yatak devirme uzmanı" olan Yona'nın müdahalesi sonucu uyanan Leviva'nın da uyanarak hesaplaşmaya dahil olmasıyla yerini gelişmeye bırakır.
Yona rolünde Musa Uzunlar

Yona kadar açıkça söylemese de Leviva da yorulmuştur aslında başı sonu belli hayatından. Çocuklar büyümüş evden ayrılmış ve bir başlarına kalakalmışlardır. İçine düştükleri sıkıntı Leviva'nın dediği gibi dans dersleri almak, sosyalleşmek veya daha çok birlikte olmakla geçecek gibi değildir her ikisinin de çok iyi bildiği üzere. Evlilik, bağlılık, adanmışlık ve istim üzerinde yaşanan hayat bunaltmıştır ister istemez ikisini de ve Yona ciddi bir biçimde karısını terk edip "hayatını yaşamak" istemektedir. Bu noktada ansızın çıkıp gelen gelen Gunkel 10 dakikayı ancak bulan sahnesiyle en kibar tanımıyla bir "titreme" yaratacaktır üzerlerinde.

Yaşlı ve evli olanlar çok mutsuz ve sıkılmışlardır da bekarlar yani elinden tutacak, sarılacak kimsesi olmayanlar çok mu mutludurlar? Gunkel özellikle Yona'nın hayalini kurduğu hayatın sahibidir ama o da fazlasıyla mutsuz ve ızdırap içindedir. İnsanın doğasından gelen varoluşsal problemleri net biçimde ortaya koymak için gelmiştir adeta Gunkel! Sürekli bir umut, hedef ve amaç için yaşayan insan önünde sonunda hep bir boşluğa düşmektedir ve varlığını sorgulanmaya başladığı an kim olursan ol hafakanlar basmaktadır, ister Yona gibi evli ve sıkılmış ister Gunkel gibi kimsesiz ve umutsuz ol...
Leviva rolündeÜlkü Duru

Oyunda evlilik özelinde ele alınan en önemli mesele de hiç şüphesiz yaklaşmakta olan ve asla durdurulamayan ölüm. Yona'nın dediği gibi her gün biraz daha yaklaşmakta olan  bir gün uyanamayacak olma düşüncesi insanı deli etmektedir. Yona ve Leviva gelişmeden sonuca doğru dönen kavşakla birlikte hep bir şeyleri erteleyip ıskaladığımız hayata mizahi bir ağıt yakıyorlar adeta. Kaçınılmaz son tüm hızıyla yaklaşırken keşkelere mi sarılmalıdır insan oğlu yoksa elinde olana mı?

Hayat piramidinin zirvesinden son sürat inişe geçmiş olan Yona'nın mizahi ama bir o kadar da dokunaklı hesaplaşması bir bakıma Tolstoy'un ünlü eseri Ivan Ilyiç'in Ölümü'nü hatırlatıyor. Ölüm döşeğindeki Ivan Ilyiç de son saatlerinde geriye dönüp hayatına baktığında elinde olanlar hep pişmanlıklar ve beyhude uğraşlar olduğunu görmüştür netice olarak.

Gunkel rolünde İştar Gökseven
70 dakikalık süresi ve oldukça duru ve de akıcı metiniyle derdini çok iyi anlatan, düşündüren bir oyun Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş.İstiklal Küçük Sahne'de sıklıkla gülerek, tebessüm ederek izlediğimiz oyun sırasında yer yer gözleri dolanları, insan hayatına ve kaçınılmaz sonumuza yakılan ağıdı en derinden hissedenleri de görmek mümkündü. Yona rolünde tanıdık bildik ışıltısıyla parlayan Musa Uzunlar ve Leviva'da olduğu gibi  arızalı, nevrotik karakterlerin usta oyuncusu Ülkü Duru isimlerinin ve sanat yaşamlarının hakkını verir bir performans sundular. Gunkel rolüyle kısa da olsa etkileyici izler bırakan İşdar Gökseven de oldukça başarılıydı.

Ödenekli tiyatrolar üzerindeki tartışmalar her geçen gün artarken inadına daha iyi işler çıkarıyor sanki İstanbul Devlet Tiyatrosu. Bazı politik ve dizilere ağırlık verme gibi sebeplerle bazı usta isimleri eskisi kadar göremiyor olsak da sanat yönetmeninden oyuncusuna, ışıkçıdan gişe görevlisine kadar kalitesini yansıtmaya devam ediyor İstanbul Devlet Tiyatrosu. Geçtiğimiz yıllara damga vuran Profesyonel ve Sessizlik gibi oyunların ardından Yaşamak Denen Bu Zahmetli İş de Devlet Tiyatrolarının tüm zarafetini ve kalitesini yansıtan mutlaka izlenmesi gereken bir eser.

5 yorum:

  1. Kaleminize sağlık.Daha önce okumuştum ve g+ mıştım.Okuyanı fazla olsun.

    YanıtlaSil
  2. İlginize teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  3. teşekkür ederiz bilgi için, devlet tiyatrolarının sayfasında bukadar detay yok. Oyuna bilet alıyorum şuan ve sonrada yorumumu bırakmaya gelicem.. Sizi de bloguma beklerim..

    YanıtlaSil
  4. Tiyatro izleme imkanı bu denli kısıtlı olan bir ülkede tiyatro hakkında yazılmış üç beş satır yazı bile bulmak da zor oluyor haliyle, umarım beğenirsiniz oyunu :)

    YanıtlaSil
  5. Cok guzel anlatmissiniz ve ozetlemissiniz dun izledim ben de oyunu katılıyorum size

    YanıtlaSil